13.9.08

HoŞGeLDiN MeLeGiM

hosgeldin aramıza ayse reyyan
biricik yegenim
hosgeldin eylül güzeli...
gelisin mutluluklara bogdu bizleri
ne iyi ettin de geldin
aramızda kalsın
dualar taktım kırmızı kurdeleli kundagına hem de yüzlerce...
Seni bizlere Lutfeden'e binlerce kez hamd ile..
ailemize hos geldin
sefalar getirdin...

16.3.08

YaLNıZLıGıM


"Kalabalık gurbette o kadar uzun ve yalnızca yaşadım ki

Sana gözyaşları içinde dönmemek mümkün değil...

Şimdiye kadar benim için en büyük tehlike sendin

Şimdi ise bana son sığınak oluyorsun ey yalnızlık...

Bir zamanlar bir kasırga gibi senden uzaklaşan kimdi

Kalabalıklarda çok fazla kaldım

Ve sus(ma)ları unuttum.

Sen ki kalabalığın içinde benim yanımda olduğundan

daha fazla yalnızsın...

Seni terkediyorum kalabalık yalnızlığım

Yalın ayak yalnızlıklara yürüyorum

Yalnızlıktan çalıyorum cümlelerimi

Yalnızlık (artı ) ben hep ben oluyorum

Gamlı rüzgarlardan gamlı sesler öğrenmiş bir çocuğun

ıslık çalmasını işitir gibi işitiyorum seni

Aç kapılarını sana geliyorum dilimde bir fısıltı belki âyan belki pinhâni."

7.2.08

DoST iŞTe!!!


“dost işte, asansorde aynaya bakmak gibi
Güven verir herkese
En yenidir, en eski… ”

Bir zamanlar herkes benden ısrarla hatıra istediler,
hatırlamak için beni.
Herkes bir parçamı aldı hatıra diye.
Bilemezdim önceleri hatırlamak için
önce unutmak gerektiğini
ve yine bilemezdim
hatırlanmak için hatıralarında yetmeyeceğini.
Eski bir yolum artık kimsenin geçmediği
ve şimdilerde derin göğsüm,
nadasa bırakılmış toprak kadar derin…

SuSuYoRuM


Susuyorum...
Yirmidokuzluk harf dizgisinin içinden öfkeyle seçilip,
yüregimdeki aslına dokunmadan
parmak uçlarımdan telefon ekranına dökülen
o cümleler değdikçe hatrıma;
susuyorum...

Bir SeNSiN BekLeNeN

bir ses
bir ne...
tablomuz resmimiz tamam
kimse eksik kimse fazla değil
bir sensin beklenen...
c.zarifoğlu

ŞiMDi KaN KayBeDeN BiR YaRaDıR iÇiMDeKİ BoZGuN..(SaHiPSiZ KıRGıNLıKLaRıM)




Suskular sinmiş duvarlara… Sabrım sınanıyor acıların örsünde…Bir yük vagonunda gider gibi geçiyorum yılların üzerinden..Vagon yükü acılar taşıyorum sol yanımda… Ve hiç unutmuyorum sevgi expresinde hep bir kaçak olduğumu… Yol boyu mırıldanıyorum türkümü…Sesimde gurbetin ateşi ve yüreğimde tutsak bir sevdanın sızısıyla yana-yakıla yaşıyorum…

Bir tufanda boğuldu sevinçlerim.. Ne vakit Uçursam beklentilerimi umudun gökyüzüne; soğuk rüzgarlar döve döve içeri aldı beni… Mermileşmiş yasaların kesin hükümlerine geçmedi , sayfalar dolusu savunmalarım..Ne yana dönsem hükümlü duvarlar örüldü gözlerime…. Şimdi kan kaybeden bir yaradır içimdeki bozgun…
Zafere gidilecek yollar ortadayken,kelime oyunları arasına sıkıştırılan , yüklemsiz cümleler kaldı avuçlarımda… Yine yanlış notalarına bastım hayat türküsünün… Kanlı bir yenilginin,kangren olmuş düşlerini kesiyorum kör bir bıçakla.. Koca taşlarla vuruluyor habil yüreğime; Ölüm kusuyor kabil soylu haydutlar… Öldürülüyorum faili meçhul satır aralarında…
Şimdi hangi kapısını aralasam düşüncelerimin; Adını özgürlük koyduğum tutsaklığıma açılıyor bahçesi Sonra ;hapislik başlıyor içimde …Odamın ışıklarını gündoğumuyla söndürmeyi öğreniyor uykusuzluğum…Üstümde kuşları vurulu sağır bir gökyüzü… Uzaklara sürgün edilmiş bedenimle, başımı ağırtan cümleler biriktiriyorum yenikliğimin kavrukluğunda…
Uykusuzum…
Uyanıyorum gecenin kör bir vaktinde; Birden bire duvar,birden bire hüzün.. aç karınla sigara içmeyi dayatıyorum ciğerlerime… Nereye sığınsam bıçak gölgesi düşüyor yalnızlığıma.. Uykusuzum,Zulmün bağrında şafaklar sökülüyor demir meridyenlerle çizilmiş penceremde... Vuruluyor gölgelerin acıyan yanlarıyla taptaze papatyalarımın ömrü… Örülüyor kalbime birbirini tutan keskin tel örgülerle.. Güneşim kolumda türküler okurdum oysa...aldırmadan yağan soğuk yağmurlara..
Şimdi yatağını unutmuş dalgın bir ırmak akışlarım.. Ne denize ulaşabildim ..Ne de ırmak kalabildim... Durgunum... Ve Yorgunum...



Kıyısı Olmayan Denizlerden Ses

Merhaba; Ben bu satirlari yazarken sen yoktun. Veya ben seni hic tanimadim. Sana hic dokunmadim. Ne seklini bilirim, ne de kokunu. Sen benim hicbir zaman ulasamadigim umudumdun. Omrum seni aramakla gecti. Adina 'mutluluk' diyorlardi. Ama kime sorduysam hep yanlis adres verdi elime. Kostum durdum bir omur. Ama artik yoruldum. ihtiyarladim. Yazdiklarimi postaya veriyorum. Sen bu satirlari okurken, buyuk ihtimalle ben olmayacagim. Veya aradiginda bulamayacagin kadar uzaklarda bulunacagim. Bosuna yollara dusup kendini heder etme. En yakininda; gonul mesafende, goz mesafende, hatta el mesafende kim varsa ben oyum. Yeter ki almak icin gelme. Vermek icin gel. Unutma... Mutluluk verilir, asla alinmaz. Mutluluk veremedigin yeri terk et. Cunku mevcut durum seni de mutsuz eder. Yurek sahibi insanin en buyuk cilesi suphesiz kelimelerin anlamini yitirdigi, kifayetsiz kaldigi anlardir. Bir yerde okumustum 'birbirine mustak olanlarin sirrina kalem bile namahremdir' diyordu. Demek ki bizim boyle bir yuregimiz olmadi ki sirlarimizi kâgit ve kalemle paylasacak kadar futursuz ve comert olabildik. Ama unutma ki, o satirlarin ardi ardina dizilisi sirasinda bile gizleme ihtiyaci duydugumuz bircok sey vardir. Ancak muhataplari o sirlari cozebilir, okuyabilir ve anlayabilir. Netice; yazdiklarim yuregimin saklayamadigi, tasiyamadigi, bosaltma ihtiyaci duydugu kadardir. Belki de kalemimizin gucu bu kadar... Ne sayarsan say... Ama her okudugun satiri dusun... Dusun ki eksik kalanlari tamamlayasin... Yanlis olanlari duzeltesin. Ola ki mutlulugu bulur, senden sonra geleceklere isik ve rehber olursun.